Eleştirel düşünme üzerine yazıyorum ama bu yazı öyle Medium yazıları gibi “Eleştirel Düşünme Üzerine Tavsiyeler” yazısı olmayacak. Aslında bir iç döküş, okuyanlarla bir hasbihal olarak yazıyorum.
Türkiye’de en çok ne eksik diye sorsanız herhalde yanıtım eleştirel düşünme olurdu. O kadar eksik ki her gün birilerine eleştirel düşünerek vardığımız kanıları anlatmak, ispat etmek zorunda kalıyoruz. Belki de günlük mesailerimizin büyük bölümü buna gidiyor.
Sorun Eğitim Sistemimizde!
Sanırım problem eğitim sistemimizde! Okula adım attığımızdan mezun olduğumuz ana kadar bize düşünme değil, ezberleme öğretiliyor. Bir sınıfa hapsediliyoruz. Öğretmen geliyor, kendi harita metot defterini açıyor. Öğrencilik yıllarında özenle aldığı notları bize yazdırmaya başlıyor. Hatta başlık atarken kırmızı kalem kullanmamız gerektiğini de vurguluyor. Yani onu bile düşünmenize gerek yok!
Sınava bir süre kala hangi konulardan sorumlu olduğumuzu öğreniyoruz. Dikte ettiğimiz defterimizi açıyor ve ezberlemeye başlıyoruz. İyi öğrenen değil, iyi ezberleyen yüksek not alıyor. Sonra unutsanız da olur. Ama yine de tam unutmayın! Malum sistemin bizlere dayattığı çoktan seçmeli sınavlar var. Bu sınavlarda da ezberimizi kâğıda yansıtmamız gerekiyor.
İş Hayatı
Okul bir gün elbet bitiyor. Sonra iş hayatı başlıyor. Eleştirel düşünmemiz gereken yerde öyle bir donanımla gelmediğimiz için sürekli birilerinin yönlendirmesine muhtaç yaşıyoruz. Yöneticimiz bize bir şey söyleyecek ve biz onu yapacağız. Yöneticimize de yöneticisi söyleyecek tabi!
Hiç eleştirel düşünmüyor da değiliz! Mesela neden bu kadar çok çalışıp hiçbir katma değerli ürün üretmediğini düşünen insan sayısı azımsanmayacak derecede. Bakın bu konuda eleştirel düşünebiliyoruz. Ama bunun nedeninin eleştirel düşünme yeteneklerimizin gelişmemiş olmasına bağlayamıyoruz. Çünkü yaratıcılık ve yeni bir fikir ortaya çıkartma yeteneğinin temelinde eleştirel düşünce var!
Eleştirel Düşünme Bu Ülkede Sevilmez
Eğitim sistemimizi kötüledik ama bizim kültürümüzde de eleştirel düşünme hoş karşılanan bir şey değil. Çünkü farklı düşünürseniz doğruları görürsünüz. Doğruları görürseniz dile getirirsiniz. Birileri sizi dinlemezse isyan edersiniz. İsyan ederseniz başkaları da sizden etkilenir. Başkaları sizden etkilenirse buyurun cümbüşe. O yüzden eleştirel düşünen ve düşüncesini ifade edenler sevilmez bu toplumda! Düşünme, konuşma; sana söyleneni yap!
Uluslararası Şirketler
Ama yine bu topraklarda konuya farklı bakan kurumlar da yok değil! Uluslararası şirketler bunlara güzel birer örnek! Bir kere ifade özgürlüğü var. Herkes her şeyi söyleyebiliyor. Bir sistem var. O sistem içerisinde fikirler tartışılarak en iyisi aranıyor. Usta çırak ilişkisi yok. Fırça yok! Sadece ve sadece fikirler var. Akabinde uzlaşı ve aksiyon var! Tabi ülkede ticari pastanın güzel bir kısmını da bu şirketler kapıyor! Ne kadar ilginç değil mi?
Bu şirketlerin çalışanlarına bakın, genellikle ülkedeki belli başlı üniversitelerden mezun ya da yurtdışında eğitim almış. İkisi birden olanlar da var. Uluslararası şirketlerin bu okullara karşı hayranlığından mı sizce? Eğer öyle düşünüyorsanız boşuna düşünmeyin! Tabi ki belli bir eğitim sistemi içerisinde yoğurulmuş eleman istediklerinden!
Kitap Okurken Bile…
Bakın bu eleştirel düşünme konusunda en büyük zayıflığımızı kitap seçimlerimizde görebiliriz. Hep aynı tür, hep aynı görüşte kitapları okuyoruz! Karşı tarafın görüşüne zaten tahammülümüz yok ama o görüşü okumaya da yok! Bizden ve bizim gibilerden başkasını tanımıyoruz! Ya da hiç öyle fikir falan uğraşamam diyerek kendimizi edebiyata kaptırıyoruz.
Kitap okurken bakış açısı “tez + anti tez = sentez” boyutunda olmalı. Hadi formülü daha kolay bir hale getirelim; “kendi düşüncenizden kitaplar + karşıt görüşten kitaplar = kendi görüşünüz” Bunu uyguladığınızda bir süre sonra düşünme biçiminizdeki değişimi göreceksiniz. Eleştirel düşünceye alışmamış olan beyniniz siz istemeden eleştirel düşünmeye başlayacak!
Bu yazıyı yazarken iki nokta dikkatimi çekti. Sanırım bugüne kadar yazdığım yazılar arasında en fazla ünlem işareti olan yazı. İkincisi ise bu yazının okurlarına “Yankı Odaları” kavramından bahsetmek gerekiyor. Yankı odaları birkaç paragrafta anlatılamayacak kadar derin ve önemli bir konu. O sebeple başka bir yazıya bırakalım. Kısa sürede bu konuda yazı yazacağıma söz veriyorum. Her gün düzenli olarak yazı yazdıkça konu konuyu açıyor!
Zaman zaman dijital pazarlama konusunda bir dijital pazarlama uzmanı olarak vereceğim bilgileri takip etmek için mehmetortac.com adresini ve Twitter hesabımı takip etmeyi unutmayın!