İnşaat (Gayrimenkul) Sektöründe Pazarlama – 2
Kısa bir süre önce başladığım “İnşaat (Gayrimenkul) Sektöründe Pazarlama” yazı dizisine devam ediyoruz.
Çağın Vebası “Zamansızlık”
Bilgisayarın icat edilmesi, hayatlarımıza girmesi ve teknolojinin gelişmesi ile birlikte gündemimize yeni bir kavram girdi; “Zamansızlık”
2000’li yılların başı, yani Milenyum Çağı’na girişimiz itibariyle teknoloji hemen hemen tüm yaşam alanlarımızı kaplamaya ve yaşam şartlarımızı değiştirmeye başladı. Özellikle bilgisayarların yanına akıllı telefonlar ve tabletlerin eklenmesi ile birlikte hem özel yaşamımızda hem de iş hayatımızda yaşam ve iş yapış tarzlarımız ciddi anlamda değişti.
İş yaşamımızda muhataplarımız tarafından gönderilen eposta iletilerini sadece bilgisayarlarımızdan takip ederken, akıllı telefonların kullanılmaya başlaması ile birlikte mekân bağımsız eposta okuma ve yanıtlama imkânı ortaya çıktı. Bu gelişmeyle birlikte beklenen işlere verilmesi gereken tepki süreleri kısaldı.
Şirketlerin çalışanlarına yan hak olarak akıllı telefon vermeleri ile birlikte ise süreç çok daha hız kazandı. Artık beyaz yakalı çalışan kesim için mesai saati kavramı yavaş yavaş ortadan kalktı. Mesai saati kavramının ortadan kalması ile birlikte hafta sonu tatil günleri de çalışma süreçlerine dâhil oldu.
Tüm bu gelişmeler ile birlikte insanların aileleri ile geçirdikleri zamanlar azaldı. Hafta içi aile ile geçirilen zamanların azalması ile birlikte özellikle hafta sonları eş ve çocuklar ile geçirilen zamanlar büyük önem kazanmaya başladı.
Çok büyük önem kazanan bu zamanlara ise verilen değer sonucu başka hiçbir şeyin bu zamanlara müdahale etmemesi de dikkat edilen bir konu haline geldi. Bunun sonucunda ise tüketicilerin pazarlama mesajlarına maruz kalma imkânları ortadan kalktı.
Yine zamansızlık çerçevesinde değerlendirdiğimiz zaman gelişen teknoloji bir takım alışkanlıklarımızı da hayatımızdan çıkarmamıza neden oldu.
Şehir yaşamının günlük koşuşturmacasında özel yaşama vakit ayrılamaması daha önceden hayatımızda olan bir takım şeylerin hayatımızdan çıkışına sebep oldu. Bunların başında gazeteler, televizyonlar, dergiler v.b iletişim mecraları gösterilebilir.
Akıllı telefon ve tabletlerin yaygınlaşmasından önce gazeteler hayatımızda önemli bir yer tutuyordu. Özellikle bugün “zamansızlık” vebasından etkilenen kesim önceki dönemlerde günlük gelişmeleri, siyasi olayları, ekonomik göstergeleri, spor haberlerini ve magazin bilgilerini basılı halde bayiden satın aldıkları gazetelerden takip ediyorlardı.
Şehir yaşamının koşuşturmacası gazetelerin fiziksel olarak taşınması, biraz soluklanıp okunabilmesi v.b imkânları hayatımızdan çıkardı. Gazeteler yavaş yavaş akıllı telefonlar ve tabletlere girerek basılı satışlarından kayıplar vermeye başladı. İnsanların gazete okuyabilmeleri için mekân sınırlaması ortadan kalktı. Gazeteler ile aynı kaderi paylaşan dergiler de benzer bir dönüşüm içerisine girdi.
Özellikle sosyal medyanın ortaya çıkması ile birlikte her vatandaş birer gazeteci rolüne bürünme imkânı buldu. Böylelikle yaşadığımız ülkede, şehirde ve hatta ilçede yaşanan bir gelişmeyi gazeteler ve televizyonlardan önce öğrenme imkânımız oldu.
Böylelikle internet gazeteciliği daha da önem kazanmaya başladı. Haber yayınlama yarışı daha da hızlandı. Özellikle haberleri internet üzerinden takip eden kesim için zaten 1 gün önce olay anından kısa süre sonra öğrendiği haberi ertesi gün gazeteden okumanın anlamı kalmadı.
Aynı durum televizyonlar için de geçerliliğini korumaktadır. Zamansızlık nedeniyle insanlar ilgiyle takip ettiği dizileri ve programları kaçırır oldu. Bu durumda yine devreye internet girdi ve kaçırılan yayınların tekrar izlenebilmesi imkânı geldi. Dijital yayıncılığın gelişmesi ile birlikte de izlenen yayınların durdurulabilmesi, reklamların atlanabilmesi gibi imkânlar gelişti.
Zamansızlığın getirdiği “değerli vakit” sorunu ve medya alışkanlıklarındaki tüm bu değişimler pazarlama süreçlerinde de bir takım sorunları ortaya çıkardı. Özellikle medya alışkanlıklarındaki değişim tüketicilerin gazete, dergi ve televizyonlardaki reklam mesajlarına körlüklerini getirdi. Dijital pazarlama ve sosyal medya pazarlaması gibi kavramlar hayatımıza girdi.
Bu değişimle birlikte konvansiyonel pazarlama faaliyetleri de bir takım değişim süreçleri yaşamak zorunda kaldı. Konvansiyonel pazarlama çalışmalarında tüketicilere mesajlar iletilip markanın olduğu yere gelmesi ana hedefe alınırken artık markalar tüketicilerin bulunduğu yerlere gitme zorunluluğu hissetmeye başladı.
Pazarlama alanında yaşanan bu gelişmelere paralel olarak gayrimenkul sektörü de aynı şekilde etkilenmeye başladı. Özellikle tüketicilerin hafta sonu vakitlerini aileleri ile geçirme ve birlikte etkinlikler gerçekleştirme amaçları ile satış ofisi ziyaretlerinde düşüşler yaşanmaya başladı.
Ev alma amacında olan tüketiciler ise belirledikleri projelere giderken yolda karşılaştığı başka bir projenin satış ofisini ziyaret edip, ev alır hale geldi. Gayrimenkul sektöründe yaşanan bu durum diğer sektörlerde olduğu gibi gayrimenkul pazarlaması gerçekleştiren şirketlerin de pazarlama konusunda ayrışma çalışmaları planlamaya başlamasına neden oldu.
Bankacılık Sektöründe Alternatif Dağıtım Kanalları Stratejisi
Bankacılık sektöründe alternatif dağıtım kanalları dediğimiz zaman akıllara elektronik kanallar vasıtasıyla bireysel ve kurumsal bankacılık mal ve hizmetlerinin tüketicilere sunulması anlaşılmaktadır. Tüketici gözünden baktığımız zaman ise günümüzde bu kanallar “elektronik bankacılık” olarak tanımlanmaktadır.
Elektronik bankacılık, 1980 ve 1990 arasındaki on yıl içerisinde, demografik değişiklikler, bankaların konsolidasyonu, düzenleyici reformlar, gelişen teknolojilerin bankacılık sektöründe kullanılması ve değişen müşteri istekleri gibi nedenlerden dolayı hızlı bir değişim ve gelişim süreci içine girmiştir. (DIAL, 1995) Bu süreç içerisinde; kullanılan ödeme sistemleri de değişim göstermiştir.
Genellikle bir bankada hesap açarak ödemelerin bu banka üzerinden gerçekleştirildiği ya da ödemelerde esas itibarıyla çekin kullanıldığı ödeme sistemlerinde zamanla büyük sorunların ortaya çıktığı görülmüştür. Bu sistemlerde ödemeleri gerçekleştirecek bankalar çok sayıda kâğıt belge inceleme yükü altına girmişlerdir.
Bu yük, özellikle çekle ödeme söz konusu olduğunda daha da artmıştır. Ayrıca bankaların personel ve şube giderlerinde de büyük artışların olduğu ve personel giderlerinin, banka işletmelerinin tüm giderlerinin, %70-80’nini oluşturmaya başladığı görülmüştür. (ARKAN, 1991)
Bilgisayarların dünyamıza girmeye başlaması ile birlikte bankacılık sektörü de bu teknolojinin getirilerinden faydalanmaya başlamıştır. Bu doğrultuda öncelikle bugün de sıkça kullandığımız ATM sistemleri hayatımıza girmiştir. Müşterilerin banka veznesine gitmeden para çekebildikleri cihazlar konumlandırılmıştır.
Daha sonra yazılım alanındaki gelişmelere bağlı olarak ATM cihazlarından neredeyse tüm bankacılık işlemleri yapılmaya başlamıştır. Bu gelişme ile birlikte bankacılık sektöründe maliyetler düşmüştür.
ATM cihazlarının hayatımıza girmesi ile birlikte bankacılık sektöründe bambaşka bir rekabet ortamı yaşanmaya başlamıştır. Banka şubeleri ve ATM cihazları müşterilerin yoğunlukta yaşadığı, iş yaşamlarını sürdürdükleri ya da eğlenceli vakit geçirdikleri alanlarda yer almak için yarış içerisine girmiştir. Böylelikle tüketiciler bankacılık işlemleri için çok uzak mesafeleri kat etme zorunluğundan kurtulmuş ve bankacılık işlemleri daha yoğun işlemeye başlamıştır.
Ancak her gelişme de olduğu gibi ATM cihazlarının yaygınlaşması ile birlikte bir takım sıkıntılar da kendisini göstermeye başlamıştır. Banka şubelerine gitmeden ATM cihazları ile işlem yapmak için müşterilerin tercihte bulunması ATM cihazlarının önlerinde uzun kuyruklar oluşmasına sebep olmuştur.
Hem şube yoğunluklarının hem de ATM cihazlarının önünde yaşanan kuyrukların sonucunda bankacılık sektörü farklı kanallar oluşturma konusunda düşünmeye başlamıştır. İşte bu noktada internetin gelişmesi bankacılık sektörü için yepyeni bir alternatif kanal oluşturma fırsatı doğurmuştur.
Bugün aktif olarak kullandığımız “internet bankacılığı” bu doğrultuda hayatımıza girmiştir. Müşteriler şubelere ve ATM cihazlarına gitmeden tüm bankacılık işlemlerini internet üzerinden yapabilmeye başlamışlardır. Böylelikle bankacılık sektörünün maliyetleri daha da düşerken tüketiciye ulaşma konusunda fırsatlar oluşmaya başlamıştır.
2000’li yıllarda ise teknolojik gelişmelere paralel olarak alternatif kanallar daha da gelişme göstermiştir. Akıllı telefonların ve tabletlerin hayatımıza girmesi ile birlikte internet bankacılığı daha da küçük boyutlara alınarak mobil bankacılık uygulamaları önemli bir noktaya gelmiştir. Artık sadece fiziksel bir ortama bağlı kalmadan hareket halindeyken de bankacılık işlemlerini gerçekleştirebilir duruma geldik.
Unutmamak gerekir ki tüm bu çalışmalar hem sektörde oluşan yüksek maliyetleri düşürmek hem de tüketici ihtiyaç duyduğu zaman en yakınında bulunan banka olmak için gerçekleştirilmektedir. Bir önceki bölümde vurguladığımız “zamansızlık” kavramı ise bankacılık işlemlerinin daha kolay çözülebilmesi konusunda sektöre büyük bir baskı oluşturmuştur.
Bankacılık sektöründe yaşanan bu değişim baskısı ve sonrasında oluşan gelişmeler aynı şekilde günümüzde gayrimenkul sektöründe de yaşanmaktadır. Çalışmamızın bundan sonraki bölümlerinde bankacılık sektöründe yaşanan bu gelişmeler ile ortaya çıkan alternatif dağıtım kanalları stratejisini gayrimenkul sektörüne uygulayarak alternatif dağıtım kanalları önerileri sunacağız.
Serinin ilk yazısı: http://mehmetortac.com/insaat-gayrimenkul-sektorunde-pazarlama/
Mehmet Ortaç sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.