Turizmde Yapılan Hatalar
Türkiye’nin Turizmde Yaptığı Pazarlama Hatası
9 günlük bayram tatilinin hemen sonrasında Türkiye’nin turizmde yaptığı pazarlama hatalarını irdelemekte fayda var. Bu yazıda tamamen bu konuya değineceğim. Zaten tatil boyunca sosyal medyada bu konuda bolca tartışma yaşandı. Biraz derleyip toparlamakta fayda var.
Pazarlama Nedir?
Öncelikle pazarlamanın ne olduğunu iyi bilmekte fayda var. İşin teorik kısmında yazılan tanımlara çok takılmadan şunu söyleyebiliriz; pazarlama, ürünün üretiminden başlayıp müşteri memnuniyeti ile devam eden ve bitmeyen bir süreçtir. Yani sadece iyi pazarlama mesajları ile ürünü satıp pazarlamacının işi bitmez. Müşteri memnuniyetini de düşünmeli ki pazarlamacıların en sevdiği sadık müşteriler oluşabilsin.
Turizmde Pazarlama Süreci
Türkiye’nin en büyük gelir kalemlerinden bir tanesi turizm. Hem iç pazara hem de dış pazara yönelik ciddi pazarlama yatırımları yapılıyor. Karşılığı da alınıyor gibi görünüyor. Ancak müşteri memnuniyeti ne yazık ki aynı derecede değil. Tatil beldelerine akın eden özellikle iç müşteriler fiyatların ne kadar yüksek olduğundan ve kaba davranışlardan şikayetçi. Bunu geçtiğimiz 9 gün içerisinde birçok kişiden tekrar tekrar duyduk.
Yüksek Fiyatlar
Ne yazık ki her tatil sürecinde sosyal medyada yansıyan rakamlar hepimizin malumu. Giriş parası ya da şezlong parası ile girilen plajlar, o plajlarda bir çayın bile 18-25 TL aralığında satılması gibi etkenler yapılan tatilleri zehir ediyor.
Üstelik bu fiyatlara itiraz edilmesi halinde görülen kaba davranışlar da işin tuzu biberi oluyor. Bu bayramda Twitter’da müşterileri için “gerzekler”, “kaşar” gibi ifadelerin kullanıldığına hepimiz şahit olduk.
Kişisel Deneyim
Burada araya girerek kendi yaşadığım deneyimler ile yukarıda yazdıklarımı somutlaştırmak isterim.
Bu seneye kadar genellikle yıllık izinlerimi yurtiçinde değerlendirirdim. Bu sene itibariyle Türk turizmcisine olan kızgınlığım nedeniyle komşu ülke Yunanistan seçeneğini değerlendirdim. Peki neden bu kadar kızgınım?
Geçen sene yıllık iznimde başımdan geçen bir olay beni Türkiye’deki tesislerden soğuttu. İsmini hukuki sebeplerle vermeyi tercih etmesem de Kaş’ta çok bilinen ve tercih edilen bir koyda başımıza gelen olayı anlatmak isterim.
O meşhur koya gitmeden önce otelimiz aracılığıyla yer ayırttık. Yanımıza da o sene 2 yaşında olan kızımın ihtiyaçları için bir miktar su aldık. Tesise geldiğimde içeriye giriş fiyatının kişi başı 35 TL olduğunu öğrendim. Buna rağmen yapacak başka bir şey olmadığını düşünerek tesise giriş yapmaya çalıştım. Tesisin girişindeki kaba görevliler tarafından çantalarımız arandı. Çanta arama hakkının sadece kolluk kuvvetlerinde olması konusuna hiç girmiyorum! Bu arama sonucunda kızım için getirdiğimiz pet şişelere el koyuldu. Ne kadar itiraz etsek de beyefendiler bunun bir kural olduğunu söyledi.
Buna da “eyvallah” diyerek içeriye girdik. Fakat girer girmez rezervasyonumuzun yapılmadığını öğrendik. Rezervasyon için ismi alınan beyefendi yanımızdan kaçarak, tesisin içine saklanarak sorumluluktan kaçmaya çalıştı. İçeride yaşadığımız tartışma ve görevlilerin kaba davranışı sürecinde menülere göz atma fırsatı buldum. Menü fiyatlarına baktığım zaman giriş ücretinin aslında ne kadar uygun olduğunu anladım! Eğer içeride bir şeyler yemeye kalksak 1 aylık asgari ücret kadar harcama yapacaktık.
Tesiste yer olmadığı için mecburen başka bir tesise geçtik. Orada da çok güler yüzlü hizmet aldığımızı söyleyemem.
Tatilin sonunda beyaz yakalı orta düzey bir çalışanın 1 aylık maaşı kadar harcama yapmıştık. Geriye kalan ise fiyatlara rağmen gelen yemeklerdeki az porsiyonlar, lezzetsiz yemekler, kaba ve ilgisiz davranışlar kaldı. Bir daha gelmem diye yeminler ederek Kaş’tan ayrıldık.
Sakız Adası ve Halkidiki Deneyimi
Daha önce de söylediğim gibi bu sene rotayı komşuya çevirdik. Yıllık iznimizde Sakız Adası, bayram tatilinde ise Selanik / Halkidiki’yi tercih ettik.
Çevremizdeki insanlar Euro bu seviyedeyken nasıl oralarda tatil yapabildiğimizi sorup durdu. Aslında bu yazı bu sorulara da toplu bir cevap olacak.
Komşuda bizi pasaport kontrolündeki ve gümrükteki güler yüzlü görevliler karşıladı. Gittiğimiz otellerde yine güler yüz ve ikramlarla karşılandık. Bizi neredeyse her gördüğünde “everything OK?” diye soran görevliler rahatımız için ne gerekiyorsa yaptı.
Denize girmek için gittiğimiz her tesiste ücretsiz şezlong ve şemsiyelerde deniz keyfimizi çıkardık. Şezlonglara oturur oturmaz yanımıza gelen görevliler ne içeceğimizi sordular. İnanın bana sadece 1 kahve bile söyleseniz ne bir kaba davranış ne de yüz asıklığı olmuyor. İçeceğiniz geldikten sonra herhangi bir görevli asla sizi rahatsız etmiyor. Tekrar bir şey alıp almayacağınızı sormuyorlar. Ama ihtiyaç duyduğunuzda hemen oradalar! Tabi ki bütün gün plajda oturduğunuza göre bir şeyler yiyeceksiniz ya da içeceksiniz. Bu arada o plajlara yanınızda bir şey getirmenize de kimse hiçbir laf etmiyor.
Menüleri gayet şeffaf. Gittiğiniz her plaj, her restoranda fiyatlar hemen hemen aynı. Diğerine göre pahalı dediğiniz yerlerde yemekler arasında sadece 50 cent gibi farklar var. Sakın ama sakın Türkiye’deki gibi düşünüp yemeklerinizin yanına mezeler v.s söylemeyin! Güvenin bana, asla bitiremezsiniz. Çünkü meze anlayışları bizdeki zeytinyağlı yemek anlayışı gibi. Sadece meze ile tıka basa doyarsınız. Üstelik fazla bir şey söylemek istediğiniz zaman bizdeki gibi “Aman söylesinler, yiyemezlerse önemli değil; biz paramızı kazanalım!” düşüncesi yok. Sizi hemen uyarıyorlar. “Eğer doymazsanız o istediğinizi getirelim.” diyorlar.
Yemeğin yanında getirdikleri sular ücretsiz. Bizdeki esnaf lokantaları mantığında. İçtiğiniz suyun parasını mı alacaklar?
Yemeğiniz bittikten ve hesabı istedikten sonra masaya hesaptan önce mastika, karpuz ve tatlı geliyor. Bu gelenler kesinlikle ücrete dahil değil. Yunan halkının sizlere ikramı. Gelen hesap ise Euro’nun geldiği seviyeye rağmen Çeşme, Bodrum, Kaş gibi yerlerde ödeyeceğiniz hesabın 3’te 2’si!
Mekanlarda çalışan insanlar o kadar cana yakın davranıyorlar ki neredeyse arkadaş oluyorsunuz. Sizlere hemen kartlarını veriyorlar. Arkadaşlarınıza tavsiye edin diyorlar.
Arabanızı park etmek için hiçbir otopark ücreti yok! İSPARK gibi bir uygulamaları yok. Değnekçi kavramı diye bir şey yok!
Gittiğiniz yerlerde gezerken tüm mağazalar sizi ellerinde ikramlarla karşılıyor. Alışveriş yapmasanız bile mutlaka ürünlerinden tadıyorsunuz. Yanınızda çocuk varsa alışverişinizin yanında mutlaka çocuklara hediyelerini eksik etmiyorlar.
Sokakta yürürken kimse kimseye bakmıyor bile. Tabiri caiz ise sokakta kimse kimsenin umurunda değil! Kaldığınız sürece korna sesi duymazsınız. Duyarsanız da emin olun çok tehlikeli bir durum olmuştur.
Peki Euro’nun 7 TL seviyesine gelmiş olmasına rağmen tatiliniz ne kadar tutar? Oteliniz, yedikleriniz ve yaptığınız hediyelik eşya ya da kendinize alacağınız ürünler ile birlikte Türkiye’de yapacağınız tatil ile hemen hemen aynı fiyatlara mal olur. Biraz tasarruf yapıp alışveriş işine girişmezseniz Türkiye’deki fiyatların yarısına bile tatil yapabilirsiniz. Tekrar ediyorum, bu söylediğim bütçeler Euro’nun geldiği 7 TL seviyesine rağmen! Euro eski günlerine geri dönse neredeyse Türkiye’nin 3’te 1’i seviyesine tatil yaparsınız.
Olumsuz olabilecek bir tek konu var ki eğer domuz eti konusunda hassasiyetiniz varsa menüler biraz daralıyor. Sakız Adasında bu konuya çok hassas baktıkları için mutlaka Müslümanlar için alternatifler sunuyorlar. Yunanistan içerisinde böyle bir hassasiyet yok. Ancak tatil bölgesinde deniz ürünlerini tercih ederseniz gönül rahatlığı ile yemeğinizi yiyebilirsiniz. O ürünlerde de zeytin yağı kullandıkları için hassasiyetiniz konusunda hiçbir sıkıntı yaşamazsınız.
Turizmde Yapılan Hatanın Sonucu
Çevrenizde sıkça göreceğiniz üzere artık birçok insan yurtdışı tatilini tercih ediyor. Bu da ülke içinde alınan dövizin ülke dışına çıkması demek. Bir kere kaynaklarımız yurtdışına çıkmış oluyor. Ayrıca tatil yörelerinde azalan iç turist sayısı dış ülkelerden gelen turistlerin yolunu gözleme sonucunu doğuruyor. Eğer yurtdışı ile siyasi gerilimler yaşıyorsanız (Ruslar ile olan uçak krizi gibi) turizm ciddi etkileniyor. Bu da ülkenin en önemli gelir kaynaklarından bir tanesinde önemli ölçüde kayıp demek.
Bu yazının amacı “Bırakın ülkemizi, dışarıya kaçın!” demek değil! Sadece Türk turizmcilerin artık aklını başına alması, yukarıdaki örnekteki hatalardan ders alınması, iyi örnektekilerden feyz alınmasıdır.
Booking.com (function(d, sc, u) { var s = d.createElement(sc), p = d.getElementsByTagName(sc)[0]; s.type = ‘text/javascript’; s.async = true; s.src = u + ‘?v=’ + (+new Date()); p.parentNode.insertBefore(s,p); })(document, ‘script’, ‘//aff.bstatic.com/static/affiliate_base/js/flexiproduct.js’);Mehmet Ortaç sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.
0 Yorum