İnsanlığı Gelecekte Laboratuvarlar mı Besleyecek?

Dünyanın giderek azalan ve nüfusuna yetmeyen besin kaynakları, insanlığın en büyük protein kaynağından vazgeçmesini ya da alternatif kaynaklar keşfetmesini gerektiriyor.

Neyse ki bilimsel araştırmalar, tercihini alternatif kaynaklardan yana kullanmak isteyenler için gerekli zemini şimdiden hazırlıyor. “Yapay et” de bu alternatif kaynaklardan biri…

Dünyada giderek artan nüfus ve azalan kaynaklar insan neslinin gıdaya ulaşmasını daha zor hale getiriyor. Bu yüzden açlık, geçen yüzyılda olduğu gibi bugün de insanlık için hala çok ciddi bir sorun teşkil ediyor.

Yiyecek bir lokma bulmak başta Afrika olmak üzere dünyanın çeşitli bölgelerinde hala büyük bir mesele. Birleşmiş Milletler (BM) Gıda ve Tarım Organizasyonu’nun geçtiğimiz yıl yaptığı araştırmalara göre her 100 kişiden 11’i yetersiz besleniyor. Bu da dünya nüfusu dikkate alındığında 800 milyon insana denk geliyor.

Yine BM rakamlarına göre dünyada her yıl yaklaşık 6 milyon çocuk açlık yüzünden hayatını kaybediyor. Somali, Yemen, Güney Sudan ve Nijerya’da yaklaşık 20 milyon insan açlıkla yüzleşiyor. Dünyanın gelişmiş ülkelerinde durum biraz daha iyi olsa da açlık ve yetersiz beslenme yeryüzünün gelecekteki en büyük sorunu. Bunu şimdiden söylemek mümkün.

Sebze, meyve, et, süt ürünleri ve tahılların dengeli şekilde tüketilmesi gerektiği birçok kanal aracılığıyla kamuoyuyla paylaşılsa da bunun ne kadar uygulanabildiği hala bir muamma.

Küresel bir köye dönüşen dünyada artan rekabet koşulları işsizliği ve ekonomik sorunları da beraberinde getirdi. Dünyanın gelişmiş kabul edilen birçok ülkesi halen ekonomik krizlerle boğuşuyor. Hal böyle olunca sofralara et ve süt ürünü gibi “pahalı” gıdaları getirmek ve dengeli beslenmek artık ciddi bir mesele.

Diğer taraftan kaynakların hızla tükenmesi insan neslini doyurmak için mevcudun gelecekte yetersiz kalacağını da söylüyor. BM’in yaptığı araştırmalara göre şu an dünyada üretilen et miktarı 2030 yılında yetersiz kalacak ve üretimin en az yüzde 10 oranında artırılması gerekecek.

Bu ihtiyaca rağmen yeryüzündeki meralar giderek azalıyor; yerlerine insanların barınması için evler, gökdelenler, çalışıp para kazanabilmesi, üretimin ve tüketimin sürdürülebilmesi için fabrikalar inşa ediliyor.

Oysa hayvancılığın artması için büyükbaş ve küçükbaş hayvanların otlayıp beslenebileceği geniş mera alanlarına ihtiyaç duyuluyor. Hal böyle olunca ya insanlığın en büyük protein kaynağından vazgeçmesi ya da alternatif kaynaklar keşfetmesi gerekiyor. Bu alternatif kaynaklar ne olabilir?

Alternatif besin kaynağı: Yapay et

 Bütün bu rakamlar, açlık, yoksulluk, artan nüfus ve buna karşı tükenen kaynaklar insanları sorunun çözümüne yönelik araştırmalara yönlendirdi. “İnsan neslini doyurabilmek için farklı ne yapılabilir?” sorusunu merkeze alan bilim insanları, laboratuvar ortamında alternatif gıdalar geliştirebilmek için yıllardır çabalıyor. Bunların arasında “yapay et” en dikkat çekeni.

Lezzeti doğal etten farksız

Sürdürülebilirlik uğruna sarf edilen bu çabaların bugün ulaştığı nokta gelecek için umut verici. Bilim insanları, genetik bilimciler ve biyologlar uzun zamandır yapay et üzerinde çalışıyordu.

İlk olarak 2013’te, Maastricht Üniversitesi’nde görev yapan Profesör Mark Post tarafından tanıtılan yapay et, yaklaşık 250 bin euro’ya mal olmuştu. 2050’de dünyadaki et ihtiyacının iki katına çıkacağını belirten Profesör Post, bu gelişmenin geleceğin sürdürülebilir gıda politikalarında önemli bir kilometre taşı olduğunu belirtmiş ve bu etin lezzetinin doğal bir inek etinden farksız olduğunu söylemişti.

Fiyatı 250 bin euro’dan 80 dolara indi

20 bin ineğin kök hücrelerinden elde edilen bu et safran ile tatlandırılıp pancar suyuyla renklendirildi. Görünüm olarak da doğal bir etten farksızdı. Bugün gelinen noktada ise yapay etin kilosunu yaklaşık 80 dolara mal etmek mümkün.

Profesör Post, gelecek 20 – 30 yıl içinde yapay etin bir sektör haline geleceğini ve bunun da dünyadaki açlık sorununa büyük ölçüde çare olabileceğini söylüyor.

Çünkü 10 ton yapay et üretmek için sadece bir parça gerçek et yeterli. İnek etinden alınan, kas hücrelerini tamir eden kök hücreler sayesinde kısa ve pembe bir şehriyeyi andıran lif parçaları üretiliyor. Bu parçalar birleştiğinde ise bir hamburger köftesini oluşturuyor.

Yapay et yemek isterseniz…

Yapay eti şimdiden benimseyenler de var. Örneğin hayvan severler. Çünkü bu sayede yüz binlerce hayvan kesimhaneye gitmekten kurtulacak. Fakat damak zevkine düşkün olanlar bu gelişmeye şüpheyle yaklaşıyor.

Onların merak ettiği konu ise yapay etin gerçekten lezzetli olup olmadığı. Bu sorunun cevabını da ancak deneyerek öğrenebilirler. Amsterdam’da bulunan Bistro in Vitro yapay et deneyimi için uygun bir restoran. (www.bistro-invitro.com)

Bu restoranın felsefesi hayal edilen her lezzeti gerçek kılmak. Yapay etin mutfağa dair rüyaları gerçek kıldığı düşüncesini benimseyen Bistro in Vitro’da tatlıdan ana yemeklere başlangıçlardan sandviçlere kadar yapay etle hazırlanmış birçok seçenek yer alıyor.

Üstelik ürünlerin sunumu da son derece iştah açıcı. Restoranın dünyaca ünlü dört ünlü şefi bulunuyor: Richard Mcgeown, Jonathan Karpathios, Simone Zanoni ve Eric Van Loo.

Yazar: Betül Demirci

Kaynak: www.icerikfabrikasi.com

Click to rate this post!
[Total: 0 Average: 0]

Bir Cevap Yazın

Mehmet Ortaç sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et